Kıbrıs’ta görülmesi gereken tarihi yerler


Hafta sonu kaçamağı yapmak için veya uzun bir tatil yapmak için tercih edilecek en ideal ülke, yanı başımızda güneyimizde kalan Kıbrıs olacaktır. Doğu Akdeniz’in mavi sularında yer alan ada, sadece Türklerin değil Avrupa ve Orta Doğu’nun en çok seyahat ettiği noktalardan biri. Akdeniz’in ılıman iklimine sahip Kıbrıs, Nisan aylarından itibaren deniz sezonu açılıyor. Diğer aylarda ise sert soğukların uğramadığı Kıbrıs, dört mevsim gidilebilecek bir tatil destinasyonu olmakta. Dünyaca ünlü sanatçıların konserler verdiği Kıbrıs’ta yapılacak bir gezi; gündüz ve gece olmak üzere iki kategoriye ayrılmalıdır. Kıbrıs, gece hayatı casinolar ve night clublar ile eğlenirken gündüz ise ziyaretçilerine kendine has tarihi ve kültürel şovunu yapmaktadır. Bu yazımızda Kıbrıs’a ilk adım attığınızda gidilecek yerlerini sıralıyoruz.


Girne Kalesi


Kıbrıs’ın en güzel yeri pek tabii ki sahil şehri olan Girne’dir. Mersin’den feribotla gidecek olursanız, Girne’den gezmeye başlayacaksınız demektir. Girne’de gözünüze çarpacak ilk şey, günümüze kadar sapasağlam ulaşmış olan Girne Kalesi olacaktır. Yedinci yüzyılda Arap akınlarına karşı Bizanslılar tarafından yaptırılan kalede, Lüzinyan Kalesi, St. George Klisesi, Venedik Kulesi, zindanlar, Batık Gemi Müzesi ve Kırnı Mezarları göreceğiniz kültürel miraslardandır.


Girne Limanı


Kale ziyaretinden sonra surlarının dibinde kısa bir yürüyüşe çıkıp muhteşem Akdeniz manzarasıyla baş başa kalabilirsiniz. Kale gezinizden sonra Girne’de merkeze doğru yönelerek ulaşabileceğiniz yatların bulunduğu liman bölgesinde Kıbrıs’ın en hoş manzaralı cafe ve restoranları bulunmaktadır. Gündüz sıcaklarda serin vakit geçirebileceğiniz bir cafe ararsanız sizi kurtaracak yer burasıdır. Akşam yemeği için kalırsanız, kalenin sulara düşen silüeti ve canlı müzik performansları eşliğinde Akdeniz akşamlarının bir başka olacaktır.


Kaçakçının Köşkü


Mavi Köşk olarak da bilinen malikane, İtalyan asıllı Paulo Paolides tarafından 1957 yılında yaptırılmış. Zamanın Rum lideri Makarios’un avukatlığını yapan Paolides, aynı zamanda devrinin en hızlı silah kaçakçılarındanmış. Bir kaçakçının yaşayabileceği tarzda dizayn edilen köşk, bugün dahi gizemini koruyor. Kaçakçı Köşkü’nün yanına gidene kadar binayı fark etmeniz çok kolay olmuyor. 74 harekatında, köşke yaptırdığı gizli tünellerden İtalya’ya kaçan ev sahibi, bir gün evimi geri alırım diye düşünerek, her sene köşkün tamirat masraflarını göndermiş. Ta ki 1986 yılında İtalya’da bir karanlık toplantıda mafya tarafından öldürülene kadar.


Barbarlık Müzesi


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhriyeti’nin başkenti Lefkoşa’da bulunan Barbarlık Müzesi, insanlık tarihinde yaşanan kötü olayların bir daha yaşanmaması adına herkesin ziyaretine açık bir evdir. 4 Aralık 1963’te Kıbrıs’ta yangın gibi ortaya çıkan ırkçı olaylar, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda görevli Binbaşı Nihat İlhan’ın evine sıçrar. EOKA’ya bağlı Rum çeteleri Binbaşı İlhan’ın evini basıp, ev sakinlerini kurşuna dizerek öldürüyor. Bu olaydan sonra ev müzeye çevriliyor. Evin katliamdan sonraki hali hiç bozulmadan ziyarete açılmıştır. Yani aslında bir müzeye değil binbaşının kurşunlanan ailesinin evini ziyarete gidiyorsunuz.


Selimiye Cami


Lüzinyanlar tarafından 12. yüzyılda katedral olarak inşa edilen yapının bir diğer adı da St. Sophia Katedrali’dir. Başkent Lefkoşa’da bulunan yapı, Paris’teki Notre Dame Katedrali’nden ilham alınarak yapılmış. Gotik mimari anlayışının izlerini taşıyan katedral, Osmanlının adayı ele geçirmesinden sonra camiye çevrilmiştir. Bugün Müslümanlar tarafından ibadet amaçlı kullanılan katedral, Selimiye Cami adını 1954 yılında almıştır. Göreceğiniz en ilginç camilerden biridir.